Anadolu Grubu’nda bir gün…
Uzun süredir iple çektiğim Anadolu Grubu ziyaretimi, sonunda gerçekleştirdim. Grubu tanımaya Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü’nden başladım. İtiraf etmeliyim ki -ilk defa bir ofiste vakit geçirecek biri olarak- ne bu kadar sıcak bir ortam, ne de bu kadar güleryüzlü insanlar bekliyordum.
Ofis düzenine iltifat etmeden geçmek istemiyorum. Masalar ne çok izole ne de çok samimi; herkesin yalnız çalışabildiği bir balonculuğu var, ama aynı zamanda arkasını döndüğünde iş arkadaşına hemen dokunabilecek kadar da yakın mesafede… İletişim kurmak için, hiç de öyle ayağa kalkıp uzun bir yol katetmek gerekmiyor. Ofise ilk girdiğimde rengarenk görünümüyle kalbimi çelen masaya birkaç saatliğine yerleştikten sonra fark ettim ki masanın tamamı, aklınıza gelebilecek her tür dergiyle donatılmış. Her alanla ilgili farklı dillerde sayısız dergi… Sonradan anladım ki bunun nedeni, Anadolu Grubu’nun 80 şirketi barındırması olsa gerek… Önüme serilmiş tüm dergiler, grupla ve grup şirketlerinin faaliyet alanlarıyla ilgili haberleri ve reklamları takip etmek üzere işaretlenmiş.
Daha sonra, Anadolu Vakfı’nın eğitim ve sağlık, Anadolu Efes’in ise sürdürülebilirlik projelerini dinledim. Günümüzde daha da çok önem kazanan “sürdürülebilirlik” kavramını, Anadolu Efes üç ana kolda ele almış: Ekonomik, çevresel, turistik. Turistik deyince aklınıza plajlar, havuzlar gelmesin. Bu konudaki çalışmalar daha çok yerel ekonomiyi canlandırmak, eski değerlere ve kültüre sahip çıkmak adına bölgelere özel şekillenen çalışmalar.
Çalışma temposunun yanında, insanların öğle aralarını nasıl değerlendirdiğinden de bahsetmek istiyorum. Günün ortasına doğru çalışanlar, bina içinde yer alan restorana gidiyor, gerek kendi gerek başka departmanlardan, gerekse farklı Grup şirketlerinden arkadaşlarıyla molalarını paylaşmak üzere buluşuyor. Restoranın dekorasyonu da ofislerle ve kurumun renkleriyle uyumlu olacak şekilde tasarlanmış. Şefin tüm yemekleri denemeniz için teşviği ve çoğu zaman geri bildirim alması da gayet içten. Öğle arasını, Buyaka Alışveriş Merkezi’nde değerlendirmek de mümkün. Yemeğinizi hızlı yiyenlerdenseniz, bir kahve içmek için de alışveriş merkezine geçebilir, ya da ofisinden ayrılamayanlardansanız, kendinize ofisinizde bir sade kahve yapabilirsiniz.
Günümün ilerleyen saatlerinde, Anadolu Grubu Genel Merkezi’nde yer alan ve şirketlerin iç iletişiminde önemli rol oynayan dijital ekranları da karıştırdım. Ofisin içinde bulunan, hem misafirlere hem de çalışanlara hitap eden masaüstü dokunmatik ekranlarda; grup şirketlerinin tanıtım videolarını izleyebiliyorsunuz ve sosyal ağlarda aktif olan tüm şirketlerin sayfalarını aynı ekran üzerinde görüp, aralarında geçiş yapabiliyorsunuz. Örneğin ben bugün, Coca-Cola İçecek’in tanıtım filmlerinden birini izleyip, aynı anda Adel Kalemcilik’in gençlere yönelik kampanyalarına göz atabiliyordum.
Asansör alanındaki dokunmatik ekranlar da, grup tanıtımı ve iç iletişim için kullanılıyor. Yeni ürünlerin lansmanları, basında Anadolu Grubu, tamamlanan proje ve reklamlar, buradan diğer çalışanlara ve misafirlere duyuruluyor. Yine şirketlerin sosyal paylaşım sitelerine erişebiliyorsunuz, hem de aynı anda! Bu ekranların başka artısı da, hava durumunu, trafiğin yoğunluğunu hatta ve hatta yemek menüsünü bile size kolaylıkla gösterebilmesi. Tahmin edebilirsiniz ki her gün iş çıkışı asansör bekleyen çalışanlar, tam da bu ekranların en tepesindeki yollarda yeşil çizgiyi görme umuduyla dönüş yolculuklarına başlıyor.
Günün sonunda, ben de binadan içim kıpır kıpır çıkıp servise bindiğimde, İstanbul’un meşhur iş çıkışı trafiği ile tanıştım. Kurumun, İstanbul’daki uç noktalara kadar uzanan bir servis ağının olması bence büyük bir avantaj, çünkü bu yolculukta bol bol kitap okuma fırsatı yakalayabiliyorsunuz.
Anadolu Grubu’nda beni misafir eden ve bir günlük gözlemimi yazıya dökmem konusunda beni yönlendiren ve böylece deneyimimi kalıcılaştıran Anadolu Grubu’na tüm samimiyetimle teşekkür ediyorum.