Başka yaşamlara dokunabilmenin mutluluğu
Birkaç hafta önce, dönem arkadaşlarımla birlikte mezun olduğumuz liseyi ziyaret ettik. İki yüz elli ‘eski’ öğrenci, tıpkı 40 yıl öncesindeki gibi yemek yedik, bahçeyi, yatakhanelerimizi, kütüphaneyi, kantini, artık bir müze olan hamamı, Boğazın hemen kenarındaki tarihi binada yer alan sinema salonunu ve en son olarak da sınıflarımızı gezdik.
Mezun olduğum yıl okuduğum sınıfta, benim tahta ve krom çelik aksam ile yapılmış, çekmeceleri gıcırdayan, bir türlü dengede duramadığı için bir ayağının altını hep mukavva ile desteklemem gereken sıram, modern ve kullanışlı bir sıra ile değiştirilmişti. Üzerine tebeşir ile yazdığımız yeşil renkli tahtamızın yerinde, bir akıllı tahta var artık. O zamanlar hayal bile edemeyeceğimiz, iki adet bilgisayar ve geniş band internet bağlantısı da cabası. Sınıfa girdiğimizde üç Kuleli öğrencisi, internet üzerinden, İngilizce seslendirmeli bir film seyrediyorlardı, bu tahtanın bir bölümüne yansıtılmış görüntülerde…
Sınıfın eski sakinleri olarak aramızda iş adamları, yüksek bürokratlar, emekli – muvazzaf generaller, albaylar, öğretim üyeleri, gazeteciler ve pilotlar vardı ve o üç genç çocuk bu mesleki yelpazeye biraz şaşırarak, biraz da sanırım gelecekleri ile ilgili ümitlenerek dinlediler konuşmalarımızı, anlattıklarımızı.
Gelecek yaşamları ile ilgili nasıl bir destek alıyorlar bilmiyorum ama sınıflarına gelip onlarla sohbet eden, kendilerinden 36 yıl büyük ‘okul arkadaşları’, onlar için çok önemli bir motivasyon kaynağı oldu diye düşünüyorum.
* * *
O sıralardan ayrıldıktan 3-4 yıl sonra, tıp fakültesi öğrencisiyken, bir yaz tatilinde bir Devlet hastanesinin çocuk kliniğinde, gönüllü olarak üç ay çalışmıştım. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hilmi ağabey, tatil bitip de yanından ayrılacağım zaman, “Bak, çalışkan, akıllı bir çocuksun. Belli ki geleceğe yönelik amaçların var ve bunun için emek harcıyorsun. Boşa harcar durursun enerjini. Kendine bir akıl hocası bul!” demişti.
Cep telefonları ile ve internetin bize sağladığı olanaklarla tanışmamıza en azından 15 yıl daha vardı. Yaşam koçluğu, eğitim koçluğu, kariyer danışmanlığı gibi kavramlarla da tanışıklığımız yoktu. Mentorluk? Efendim?
* * *
Bir yıl kadar önce, Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Genel Müdürü Selim Güven ve Pazarlama ve Proje Müdürü Nil Çeltek beni ziyaret etmiş ve “Yürütmekte olduğumuz bir mentorluk programımız var. Bir öğrencimize mentorluk yapar mısınız?” teklifi ile programın detaylarını ve benden ne beklediklerini, beni nelerin beklediğini anlatmışlardı. Odadan çıktıklarında kafamda uçuşan onlarca sorunun yanında, Hilmi ağabeyin bundan 33 yıl önce söyledikleri de canlanmıştı.
* * *
Burada uzun uzun “mentorluk nedir, neye yarar?” konularından söz etmeyeceğim elbette. Kavramın kaynağı antik dönem ve “Mentor” aslında Homeros’un Odysseia’sındaki karakterlerden birinin adı. Her ne kadar öyküdeki Mentor, çok da etkin olmayan yaşlı bir adam ise de, öyküde Tanrıça Athena bu yaşlı adamın görünümüne girerek, sıkıntılı zamanlarında Telemachus’a yardımcı oluyor.
Özet olarak, mentorluğu “geniş deneyime sahip bir kişi ile öğrenme gereksinimi ve isteği olan kişi arasındaki öğrenme ve gelişme ortaklığı” olarak anlatabiliriz. Mentor yaşlı ya da genç olabilir, ama belli bir alanda kesin bir deneyime sahiptir.
Geçen bir yıla yakın süre içerisinde pırıl pırıl bir tıp fakültesi öğrencisi ile böyle bir ortaklığı yürütmeye çalıştık. Görüşmelerimizde, benim öğrencilik yıllarımdan, yıllar içerisindeki değişimlerden, onun geleceğe yönelik planlarından, bu planların gerçekçiliğinden, anlamlılığından, gerçekleştirilebilmesi için yapılabileceklerden söz ettik. Yaşamın ona neler getirebileceği konularını tartışabilme, olanağımız oldu. Bu iletişimin ona neler katmış olabileceği, bu yazının konusu değil elbette. Umuyorum yararım olmuştur. Ben kendi yaşadıklarımdan, bu deneyimin bende bıraktığı izlerden söz etmek istiyorum.
Yirmi yıldan uzun süre eğitim ile uğraştım. Tıp fakültesi öğrencileri ve uzmanlık öğrencileri ile olan ilişkimiz de benzer özellikler taşıyordu, ama mentorluk tamamı ile farklı bir deneyim. Kuşağının tüm özelliklerini taşıyan genç arkadaşımdan, dünyayı ve günlük yaşamı nasıl bizden farklı algıladıklarını öğrendim. Beklentilerinin, kaygılarının ve bunları çözme yöntemlerinin nasıl farklı olabildiğini gördüm. Yaşadıklarımızdan benim aldığım derslerle, onların alabileceklerinin nasıl farklı olabileceğini anladım.
Her insanın, yaşamının her döneminde gelişime gereksinimi olduğunu düşünürüm. Bu anlamda ufkumun genişlediğini söylemeliyim. Yeni kavramları anlayıp, yeni değerlendirmeler yapabilmek için yeni bilgiler edinmem gerekti. Farklı okuma kanalları, öğrenme süreçleri oluşturdum kendime.
Mentorluğun, belli bir deneyime sahip, bizim yaş kuşağımız için, gençlere, ülkemizin yetişmekte olan iş gücüne, dolayısı ile geleceğimize sağlayabileceğimiz önemli bir katkı yolu olduğu kanısındayım. Bunu yaparken yalnız deneyim ve bilgi aktarmıyorsunuz; bir yandan da o yaşamın size yansıttığı, daha önceden bilmediğiniz ama bu iletişim sayesinde anlayabildiğiniz ortak noktalar, sizin yaşamınıza da etki ediyor. Tazeleniyorsunuz. Mentorluk yaparken bir yandan da kendinizi eğitiyorsunuz.
* * *
Sevgili Hilmi ağabeyi bundan bir kaç yıl önce kaybettik. Yaşasaydı ona şöyle demek isterdim: “Hilmi ağabey, sözünü ettiğiniz akıl hocasını şimdi buldum!”.
Bana bu akıl hocasını bulmama olanak sağladığı için teşekkür borçlu olduğum Anadolu Vakfı, umarım önümüzdeki dönemlerde daha çok mentor aracılığı ile daha çok genç yaşama dokunabilir ve geleceklerinin şekillenmesine katkıda bulunabilir.